Bayrak ne kadar girer bu kapsama bilmiyorum ama kesinlikle Türk Bayrağı. Bir de Cumhurbaşkanlığı forsu çok karizmatik. Tam devlet ciddiyetinde.

istanbulclues.com

atom sembolü. kolumda dövmesi var.

svastika, davud yıldızı ve illuminati'nin gözü de görsel olarak iyi semboller.

Biyolojik tehlike sembolü.

Triskele
Ouroborus
Hayat ağacı
Biyolojik tehlike

Akı Kapasitörü.

gamalı haç.

vallahi marka ayırt etmiyorum ben. abuk bir marka değilse hepsinin faydası aynı. isviçreli bilim adamları falan ağır yalan... reklamını yaptık oradan biliyoruz.

clinomyn smokers kullaniorum sigara tukettigim icin, memnunum

marvis whitening mint kullanıyorum. Şu ana kadar en memnun kaldığım ürün bu oldu.

Colgate pro relief dis etlerim icin bunu kullanmami onerdi dis hekimi. Hakkaten iyi geldi. İndirim gordum mu depoluyorum. Ben de mineye zarar verdiginicin beyazlatici olanlari kullanmiyorum.

Splat - diğerlerinden daha doğal içeriğe sahip görünüyor ve memnunum.

sensodyne f alıyorum geçiyorum sırf alışkanlıktan.

en az aşındıranı tercih et
paradontax hoşuma gdiyor ama pahalı ya

ben de sensodyne kullanıyorum. niye bilmiyorum,

beyazlatma etkili istiyorsan Opalescence al ama o da istediğin etkiyi sağlamaz.

macundan ziyade fırçana dikkat et, www.hepsiburada.com bunun gibi içinde lastik olanlar, diş yüzeyini daha iyi temizleyip parlatıyor.

sonuçta gerçek beyazlatma istiyorsan yine profesyonel ürün kullanman gerekecek,

misal,

www.hepsiburada.com

Önemli olan diş fırçanız ve diş fırçalama tekniğiniz,macunun pek rolü yok.

Sunu kullaniyorum: www.hepsiburada.com

Gerci ben dis fircalamayi pek sevmem genelde gargara kullanirim.

jasön kullanıyorum memnunum.

30 olmaya ramak kaldı ama ben yine de cevap veriyorum haddim olmayarak, cok daha fazla çalışıyor ne yazık ki.

Tam tersine o zamanlardaki halimin aptal olduğunu düşünüyorum. Şu an daha iyi çalışıyor bence.

34'ten bildiriyorum. Yok, çalışmıyor bence :/

36 evet kobuzchu'nun kafasının çalışmadığına katılıyorum

benim zehir gibi maaşallah, arap atı gibi koştukça açılıyorum.

Öğrenme hızım düştü zaman içinde yaş 31. Fakat artık daha iyi odaklanabiliyorum. Kişisel disiplinim daha yüksek, öğrenmeyi öğrenmiş vaziyetteyim.

Dil öğrenme kısmında sorun yaşıyorum yaştan ötürü ama bilimsel bir şeyi eskisinden daha rahat öğrenebiliyorum tecrübemden ötürü.

bence kafam 20lere göre daha iyi çalışıyor ama daha az odaklanabiliyorum. odaklanamama sorunum hep 'ne gerek vardı şimdi bu işlere' diye düşünmekten kaynaklanıyor.

İş: evet
Karı kız olayları : üssel olarak arttı
Girişimcilik: aklıma fikirler gelirdi artık gelmiyor. Daha az risk alıyorum.

daha iyi çalışıyor. 20'lerdeki halim karşıma çıksa adam yerine koyup bir konu tartışmam şu an.

Taurina artı 2

30 değil 24'üm fakat 18-19'la kıyasladığımda ciddi anlamda aptallaştığımı düşünüyorum. en azından kendi alanımda (okul, bölüm vs.) algılarım hala büyük oranda açık ve başarı düzeyim pek değişmedi ama genel olarak memnun değilim. daha fazla çaba harcamam gerekiyor anlamak için. eskisi kadar kıvrak değil zekam, çok bariz. daha yavaş çalışıyor. mesela 17-20 yaş arasında ingilizce bir metin okuyup da ne yazdığını anlamadığımı hatırlamıyorum. anlamını bilmediğim bir kelime ya da yapı çıkıyordu tabii ki ama "ne denmiş burada?" diye cümleyi tekrar okumama gerek olmuyordu. şimdiyse bazen "iyi ingilizce biliyorum" diyen birinin adı gibi bilmesi gereken kalıpları idrak etmekte bile zorlanıyorum. unutmaktan, pratiksizlikten değil - hemen her gün kullanıyorum ingilizceyi.

ama ben 18-23 yaş arasında yaklaşık 40 kilo aldım, çeşitli sağlık sorunlarım var ve b12 düzeyim tehlikeli derecede düşük. doktor şaka yollu da olsa (umarım?) "sen nasıl hayatta kalabiliyorsun bu vücutla" demişti bir kere. belki o yüzdendir de iyileşince falan beynimi geri kazanabilirim, bilmiyorum.

velhasıl durum kötü. vatandaş tepkili.

daha çok çalışıyor

Zehir gibi çalışıyor

35, insanların puştluğunu daha iyi görüyorum, bakışları, tavırları daha iyi analiz ediyorum. Tecrübe...

Gençler bilse yaşlılar yapabilse demişler. Bilge ihtiyar olunabiliyor galiba.

Özet %100 çalışıyor.

iyi veya kötü tecrübeler sayesinde kafam daha iyi çalışıyor.

çalışıyor.
*30'lar erken yahu, 50'lerde tekrar konuşalım.

Daha cok calisiyor, yazilimla ugrasmaktan zekam acildi.

Unide kaldigim derslere sasiriyorum, simdi geriye donsek 3.5la rahat bitiririm.
Bi ara issizdim iyice zekam dusmustu.

35'ten bildiriyorum, çalışıyor.

25 yaşıma göre bakınca, hem de zehir gibi çalışıyor. 25te biraz aptal mıymışım? ya da hülyalara mı dalmışım? bilemedim.

şu an 25 yaşıma göre 10 kat daha verimliyim.

yaptığım iş tüm gün hesap kitap modelleme, boş zamanlarımda programlama öğrenmeye çalışıyorum, bi yandan dil öğreniyorum.
henüz kafam almıyor moduna girmedim.

Çok bi fark hissetmiyorum ben.

20'lerin başından beri yaptığım bir işim var, tecrübem it gibi arttığı için daha bile iyi durumdayım gibi bi hissiyat bile var ister istemez.

Ama o zaman çıkan bi problemi 10 dakikada hallederken şimdi uuu bi saatimi alıyor gibi bi deneyimim yok yani.

Motivasyon derseniz ama evet o daha az sanki :D

yok maalesef. 20li yaşlarda bir şarkıyı bir iki kere dinlediğimde ezberimdeydi, şimdi milyon kere dinliyorum aklımda kalmıyor. okuduğum kitaplar da hakeza öyle, eskiden çok daha fazla şey kalırdı aklımda.

Daha iyi çalışmasının yanında insan sarrafı oldum sanıyorum. 40 larıma gelince bakalım nasıl gelecek şimdiki halim.

30 yaşından sonra hiç bilmediğin bir alanı öğrenmek zor, ama 10 yıldır üzerinde çalıştığın konuda çok daha tecrübeli ve iyi oluyorsun.

Çalışıyor ama eskisi kadar uzun sürmüyor. Sonuca varacak enerjiyi kendimde bulamıyorum. Önceden 2 günde yaptığım (kafa çalıştırması gerektiren) işleri şimdi 1 haftada zar zor yapıyorum.

31.

Yaş 30. Kafa çalışıyor ama yeni bir şey öğrenmek veya zihni yoran şeylerle uğraşmak daha zor oluyor. Geçen sene bir sınava girdim(toefl) ve beynim çatladı diyebilirim. İstediğim puanı aldım çok şükür. Bir daha girmek istemem çok uzun ve yorucu oluyor. Bir yaştan sonra insan böyle şeylerle uğraşamıyor. Tabi biraz da uzaklaşmakla alakalı. Beynin öğrenme hızı zamanla ve kullanmayarak yavaşlıyor.

20'lerin başında şu andaki kadar komplike işler yapmadığım için yorum yapmam zor ancak daha iyi çalıştığını söyleyebilirim.
tek sorun konsantre olmak. çetrefilli bir işe konsantre olurken gerçekten zorlanıyorum.

hem daha iyi çalışıyor hem de daha odaklı, daha kararlı

neredeyse 50'den bildiriyorum.
40'lı yaşlarımda çocuklar henüz mini miniyken bir ara aptallaştığımı hissetmiştim. Şimdi performansım arttı epey. Büyük kız 8. sınıfta ona ders çalıştırırken açıldım sanırım. Yeni bir dil öğrenmeye niyetliyim. Almanca ve ingilizcem var. Yeni kelime de öğrenebiliyorum. Ama örneğin eskisi kadar kolay şiir ezberleyemiyorum.

öss :) sorularını daha yavaş çözüyorum

Abi valla her ikisi de.

Hafıza konusunda mesela eskisi gibi değilim. Bazı şeylerin aklıma gelmesi zaman alabiliyor. Özellikle isimleri unutmaya başladım.

Ama sir gwain'e katılıyorum. 20 yaşımdaki beni alıp karşıma adam yerine koymam. Buna hayat tecrübesinden ziyade bilgi birikimi derim. Ama olayları yorumlama konusu bence birazda tecrübeyle ilgili.

geçenlerde gittiğim bi kursa hocamız bi test yapmıştı. orda 20lerin başındaymış gibi öğrenmeye açık olduğum çıktı. daha iyi düşünüp daha iyi analiz edebildiğimi farkediyorum. bi de yüzeysel değilim daha derinlemesine anlayabiliyorum. tabi bunların hepsi bi işe kendimi tamamen verince oluyor. sallıyosam hiç biri geçerli değil.

Abi tecrube ve bilgi birikimi acisindsn bakmayalim, o konuda zaten ilerlemis oluyorsunuz normalde:)

çalışmıyor net! eskiden zehir gibiydim hem hafıza olarak hem de pratik zeka olarak ama artık düşünmeye bile üşeniyorum.
Hayatın koşturmacası, eski heyecanı kaybetmek vs etkiliyor tabi ama teknolojinin de etkisi olduğuna inanıyorum. Hiçbir şeyi ezberlemek/öğrenmek zorunda olmamamız bi yana beynimizi saçma sapan görüntülere kullandığımız için dikkat dağınıklığı, odaklanamama gibi sıkıntılarım artıyor.

31 yaşında bir kadınım. Daha çok çalışıyor kesinlikle.

soruyu soran kişi beynin sayısal zekasıdan, problem çözmeden bahsetmiş.
daha çok çalışıyor diyenler tecrübelendiğinden bahsetmiş.
Zaman geçtikçe insanın sayısal zekası, problem çözme hızı düşer, odaklanma daha noktasal olur, çevre uyarılarına tepki azalır, dolayısıyla yorum da azalır. Tecrübe artar. Bu sebepten daha kalite sonuçları biraz daha uzun zamanda alır.
Soruyu bile anlayamamaları gerilediğine delalettir.

İnsanların genelde tartıştığı şey evrim olmuyor. Doğal seleksiyon oluyor. Evrim Darwinden önce dahi gözlemlenen ve kabul edilen bir olguydu. Ancak sistematiğine ilişkin tartışmalar vardı. Darwin ortaya doğal seleksiyon kuramını attı ve bilim dünyasında kabul gördü. Belki de doğal seleksiyon bir gün yanlış çıkabilir ama evrimin gerçekliği değişmeyecek. En basitinden milyonlarca virüs bile evrim geçiriyor, her sene "bu hastalık da yeni mi çıktı, ilk defa duydum." cümlesini işte bu yüzden duyuyoruz.

Desteklemekle veya desteklememekle ilgili bir şey değil evrim. İnsan denizin, ağacın, toprağın varlığını desteklemez bilir. Dogmayı bir kenara bırak zaten evrimi insanoğlu bile kendi eliyle yapıyor.
Kurttan köpek elde etmek de evrimin bir sonucu.
Artık çoğu insanın yirmilik dişinin çıkmaması da öyle.

Hayatin nasıl başladığını tam olarak aciklayamiyor, binlerce yilda meydana geldiği iddia edilen şeyi deneyip de bulamıyorsun da.
Bunun dışında hayatin nasıl devam ettiğini, canlıların ortama nasıl uyum sağlayıp geliştiğini çok iyi açıklıyor.

Üzgünüm sanırım sorunuzun tam cevabı değil ama bence en yanlış olan; konuyu evrim vardır / evrim yoktur şeklinde kutuplaştırarak basitleştirmek.
"İnsanlar maymundan gelmiş" seviyesinin üzerine çıktığımızda tartışma genelde yaratılış ve türlerin kökeni (kitap olan değil) üzerinden dönüyor.

Birkaç yıl önce evrimi insanlara anlatmaya çalışmış birisi olarak kendi gözlemlerimi aktarayım. Bence temelde 2 sorun var.

İnsanların araştırmaması en büyük etken. Adamın aklına bir soru geliyor, mesela "ilk insan nasıl oldu, maymundan gelmişsek ilk insanı maymun mu doğurdu?" Aslında bu bilmeyen ve anlam vermeye çalışan birisi için kabul edilebilir bir soru. Ama sonrasında adam bu sorunun üzerine gidip araştırmak yerine şunu diyor "Böyle saçma şey olur mu ne kadar salakça" ve ardından evrim dosyasını kapatıyor.

Dinler ve dogmalar. Küçüklükten beri beynin sinaps bağları olayları hep şöyle açıklamaya itilmiş "allah yarattı" "mükemmel düzen". Dolayısıyla da beyinde kurulan bu patikaların dışına çıkıp da düşünmek başlarda çok zor oluyor. Bir türlü aklına yatmıyor, ihtimal veremiyor. İnsanda, dünyada hatta uzayda gördüğü kusurlara, düzensizliklere rağmen şu an var olduğu için bunu bir üst akıla yormaya çalışıyor.

@urartulu, bununla ilgili bir makale dizisi var. Bu da ilk kısmı:

www.google.com

evrim teorisinin derdi ilk insanı açıklamak olmadığı için yukarıda masummuş gibi sorulan sorulara kulak asmamak gerek.
onunla ilgilenen ve karşı çıkmanız gereken teori abiyogenezdir.

evrimin dayanaksız olduğunu kanıtlayan bilimsel bir kuram, mantık, karşı teori yok; olsa bunu yaratılışçılardan önce bilim insanları söylerdi zaten. evrim teorisini yanlışlamaya çalışanların takıldığı nokta da bu zaten. kimsenin inancı bilimin konusu ya da derdi değil. bilim gözümüzün önündekini kağıda dökmemizi sağlar, dökülen şeyin neye karşı geleceğini ya da neyin ekmeğine yağ süreceğini umursamaz.

canlıların koşullara göre kendini adapte ettiği zaten şu an ilkokul öğrencisinin bile anlayabileceği basit bir bilimsel gerçek. en bilinen örneği yukarıda da söylendiği gibi virüsler. ya da kullanılmayan artık organlar. evrim teorisinin en tartışmalı yeri hayatın başlangıcı, onda da "ya işte allah diye biri var, o yaratmış"ı saymazsak elimizde bir antitez olmadığı için şimdilik doğru kabul etmekten başka çaremiz yok. çünkü bilim böyle çalışıyor.

ruhen hastayim ben +1

ben bu cevaba ek olarak şunu da belirtmek istiyorum; evrim dinle çelişiyor gibi algılandığı için bugün karşıt görüşler mevcut. bir teori düşünün ki sezilere aykırı olmamasına rağmen "çok saçma" diyebilenler çıkıyor.

ulan adam "atom altı parçacıklar aynı anda 2 farklı yerde olabilir" diyor, bir diğeri "seni bir hızlandırırım aklın şaşar, zamanın yavaşlar" diyor, bunlara itiraz eden yok (en azından artık yok), ama evrim denince auuuvvv.

Opera'nın kendi vpn i ücretsiz ve başarılı. Eklenti olarak da Touch vpn kullanıyorum o da ücretsiz. Para vermeye gerek yok bence.

Touch vpn hangi uygulamanın eklentisi?

browsec - chrome uzantısı, ücretsiz.

Kendi VPN'inizi kurun Google Cloud üzerinden 1 sene ücretsiz şekilde kullanırsınız. Oldukça basit, yapılış için rehberler bulabilirsiniz.

ZenMate'i Chrome eklentisiyle kullanıyorum. Ücretsiz. Denediklerim arasında en düzgün çalışanı.

"Kendi çözümümü kullanayım ama OpenVPN ile uğraşmayayım" diyorsanız Firefox kullanırken kendi VPS'im üzerinden SSH tunneling yapıyordum: calomel.org

touch kullanıyordum da bugün patlayınca dotvpn kurdum. param olmadığı için free kullanıyorum ikisini de.

Yaptırma ama illa yaptıracaksan 1

2

1

birincinin pek bi olayı yok. genelde herkes ordan deldirir zaten.

ikinci için de kulak yapısı uygun olmalı bence. ben şu an o kısma bakıyorum mesela, delmelik alan yok gibi. zor olur bence.

ben şunu beğeniyorum;
iasbh.tmgrup.com.tr

tragus baya riskli diyorlar ya.kulaklık falan takamaması da cabası.

2 cok enteresan bi yerdeymis. Oyum 1dwn yana. Tragusun bakimi zor.

2

2

en büyük gelirleri konser diye biliyorum. dünya çapında bilinen çok büyük bir grupsa merchandise'dan ve teliften para kazanıyorlar. en düşük gelir muhtemelen albüm geliridir.

albümler reklam amaçlı yapılıyor zaten, amaç konsere müşteri çekmek. prodüksiyon şirket olan kaç grup var bilmiyorum açıkçası. albümden kazanmayı beklemiyor kimse, konser en iyi para getiren şey. menajer de en çok para tırtıklayan şey :))

3 5 günde yanaklar ve çene altını bende temizliyorun

haftada bir falan sadece bakıyorum

elmacık kemiği tarafında, gençken saçma sapan yerlere jilet vurma sonucunda sakalım çıkıyor.
haftada bir onları kesiyorum o kadar

haftada bir. bazen 10 günde bir.

ben de iki gunde bir duzeltiyorum.

1. evinden, karısından vs sıkılmıştır, ofise gidip kafa dinliyordur.
2. aldatıyordur.
3. işkoliktir (en düşük ihtimal)

Evde sex ya da huzur yok veya her ikisi birden yok.

Bu senaryoyu ailesinde birebir yaşamış biri olarak diyorum ki geçmiş olsun.

işe gitmediği kesin.

İşkolik

Bizim eski mudur o ya.
Karisi acayip sirret biriydi eve gitmeyip mesaiye kala kala mudur oldu direktor oldu.

iş yerinde kırığı var. kesin bilgi.

Evinde mutsuz olduğunu düşünürüm.

sir gawain +1

Akçeli bir işte çalışıyorsa herhangi bir yolsuzluğun içinde olma ihtimali ..

Eger buyuk bir borc harc olup mesailerden para kazanilmiyorsa evde mutsuzluk en muhtemel sebep. Dusuk de olsa iskolik olabilir. Burda da oncesini bilmek lazim. Evlenmeden once ya da evliligin baslarinda da bu derece duskun muydu isine? Ya da isini kaybetme riski mi var? Bunlar evetse kotu bir durum olmayabilir

Aksam gec saatte işe gitmek? Doktor falan değilse herkes ne düşünürse ben de onu düşünürdüm. Bak nasil da ayni şeyi anladınız:)

ya evden kaçıyor ya aldatıyor.

Çocuk da varsa evlilik yaşamı boğuyorsa olabilir. Aldatması şart değil ofiste Knight oynuyor bile olabilir. Ama evde mutlu olmadığı kesin.

patron değilse patron yalakası da olabilir hemen çapkın diye yapıştırmayın herkes beceremiyor o işleri. iki tane yalaka biliyorum öyle ama.onlarin da karılarıyla aralari iyi değildi. alkol içmek için otelde kalan bir adam biliyorum karısı içmesini istemediği için. vizyonsuz kadınların kötü seçimleri işte, adam zengin ve bekarken sorun değilmiş ne kadar içtiği. şimdi zengin zengin cocuk, bakip zengin zengin alışveriş yapıyor. ne kadar da harika bir hayat. adam da guzel kadından çocuğu yaptım, içki şişesinde kaybolabilirim modunda. kalıplara göre yaşar, eşlerinizi de o kalıplara göre seçerseniz herkes mutsuz olur.

Yazik adama yav derim. Durum kotu belli ki.

evde problem olabilir

hay bin kunduz var, küfür etmek isteyip edemeyince söylenen.

(Hay) canın çıksın
olmaz mı? Olur bence?

“Aksi şeytan!”

@hebanon,

arkadaşım sana şimdi çeviri nedir, bağlam nedir, üslup nedir, onu mu anlatayım? iskandinav bir karakterin ağzından çıkacağı için içinde islami referans geçmemesi gerekiyor. illa kahvedeki adama anlatır gibi en basit şeyi bile açıklamak mı lazım?

benim de ilk düşündüğüm "hay canın çıkmasın"dı. sanırım böyle bir şey kullanıcam. cevaplar için sağ olun.

boyun devrilsin

allah yok ama şeytan olur mu?
(bkz: kör şeytan kör gözüne lanet kör yüzüne)

Toprak başına

Baba çıkasıca !

Köyün yaşlıları kullanırdı.

karaltısı kaybolasıca.

"Hay tahtaya gelesice!"

esrarı bilmezdim harmanı oldum

deep turkish web'in videolarını izle. onların keşfettiği bir müzik bu, şimdi herkes kullanıyor.

Bazen aaabi onun disinda hicbiri. Cogunlugu da itici geliyor.

Edit: Nargile cafe olmus +1

sabit bir kelime yok herkese farklı kelime
başgan dediğim de olur kenk dediğim de hacıdayı da, aslanım, ortaam, karşim, brocum vs vs

Kanka, kankito, kenks, bro, dostum vb. türevleri. Abi de derim arada.

baboli,kaarşşiimm,anten :)

abi, hacı abi, hocam, gardaşım, dayı, dede, kekem, kardeş, dostum, dado.

bu ne lan, ortam nargile kafeye dönmüş.

sadece abi derim ben. kendimi uzaylı gibi hissettim cevapları okuyunca.

önceden hacıyı çok kullanıyordum ama artık daha çok kanka, reis, abi kullanıyorum.

Arkadaşlarima zaten isimleriyle sesleniyorum. Tanımadığım/ yeni tanıştığım ya da pek samimiyetim olmayan birine de hocam diyorum.

Ama bir kere kalabalık bir kız grubunda birinin arkadaşına kankileyta dediğini duyunca şok olmuştum nedense:/

@sir hiç sorma, önceden buraya takım elbiseyle gelmeyeni ayiplarlardi.

Abi, bazen kanka. Yazisirken de panpa.

Memleket ortamlarında sadıç veya efem kullanılması hoşuma gidiyor

Herkese ismiyle hitap ederim. İstisna olan 2 arkadaşım var. Biri "kuzum, kuzucuk, kuzucum" ve türevleriyle seslenir bana. Ben de çok "düz" ve samimiyetsiz görünmemek için aynı şekilde karşılık veririm. Öteki de "bebeğim" der, yine aynı sebeple kendisine "bebeğim" derim. Onlar dışında sevgilime(olduğu zamanlarda :p) bile adıyla hitap ederim. Herkesin adı var zaten, ne gerek var ki başka hitaplara?

Hocam, kardeşim, moruk

genelde isimle hitap ederim isimle hitap edilmesini severim. sadece 1 2 yakın arkadaşıma kanki, baby derim. bu kelimeyi kullanıyorsak kesin dalga ortamı vardır. canım da diyorum ama.

herkese ismiyle sesleniyorum fakat yakın arkadaşlarımsa kuşumlar yavrumlar canısılar kuşikler havada uçuşuyor.

genelde isimlerinin kısaltmaları ile

Genelde isim ile sesleniyorum. Arada hocam derim. Bazen de doktor diyorum. Doktor daha sitem gibi ama. "Doktor ne yaptın yahu" şeklinde kullanırım.

Kızlara isimlerini sevimlileştiren bir kısaltma+birinci tekil şahıs iyelik eki ve bebeğim yavrum kuzum beybim gibi sözler. Yakın erkek arkadaşlarıma sadece isimlerinin sevimli kısaltılmışı. Bir de şöyle yavşak bir huyum var bana nasıl hitap ediyolarsa öyle ediyorum mesela kanka demek hiç huyum değildir ama biri bana öyle hitap ediyorsa ben de öyle ediyorum.

kanka, moruk, agam, kral

29/e

nargile kafe olmuş +1

aga, abi, müdür, başgan, patron, hemşire.

herkese özel seslenirim, genel kullandığım bir kelime yok

Pampa,pamp,pampi,şefim,aziz,moruk,üstad,kanki,kank,karşim.

Yakın arkadaş çevreme genelde isimleriyle hitap ederim. Ama onları trollerken -ki sık sık yaparım- bebiş, hociş veya hocut derim.

moruk. ofiste falan hepimiz moruk deriz.

yerine göre kullandıklarım;
panpa, üstad, azizim, ihtiyar, şefim,

www.imdb.com

sahne de şu:
www.youtube.com

malesef doymuyorum. :(

hepsini ilk gördüğümde doymam gibime geliyor. yiyip bitirince de doymamışım gibi geliyor, biraz bekleyince aslında doymuş olduğumu fark ediyorum.

doymam/doymadım diyip fazlasını yediğimde sonradan rahatsız ediyor.

105 kiloyum, kronik şişkoyum. yaş 40.

tıka basa olmasa da doyuyorum.

Porsiyonu 1,5 yaparsak doyarim. 1 porsiyon olunca insan daha yemeden ben bununla doymam hissine kapılıyor zaten..

doymuyorum
misal döner en az iki porsiyon
75 kiloyum

Doymuyorum :(

77 kiloyum

Her söylediğin örneğin 1,5 ya da 2 porsiyonu ile doyduğumu hisediyorum. Ama sonra da rahatsız ediyor.

Benim kocam doyuyor, ama çok dikkatli yiyen biri. Normal yiyen erkek 1,5'la doyar.

Ben doyuyorum.

doymam 1.5 tan aşşaya 3 çeyrekten aşşaya doymuom.

hatun bir kişi olarak hayvan gibi yiyebildiğim için cevap vermek istiyorum.
doyma olayı bende her zaman porsiyonla alakalı olmuyor, özellikle akşamları, daha çok ne yediğimle alaklaı oluyor.
örneğin sıcak etli bir yemek varsa nörmal bir insan evladı gidi doyabiliyorum ama öyle bir seçeneğim yoksa, pide, pizza vs hepsini birlikte yesem doymuyorum.

doyuyorum. tıka basa doymaya alışkın değilim, belki ondandır.

pide evet diğerleri hayır. porsiyonlar, gramajlar küçülürken fiyatlar artıyor sürekli.

porsiyonlar sürekli küçülüyo ama ben doyuyorum. 75 kiloyum.

önden su iç bolca, yavaş ye. doyacağız.
bakın burası önemli:
y a v a ş y e
:D

if yaptığım için son tokluk öğünümü nispeten yüklü alıyorum. bu öğünde bazen bir orta pizza yiyorum, gayet iyi doyuyorum 16 saat tutuyor beni.

diğerleri orta boy pizza kadar doyurucu değil ama orta boy pizzanın doyuruyor olması lazım, günlük 4bin kalori ihtiyacı olan bir body builder değilsen.

ben doyuyorum. 78 kiloyum. sadece çok aç olduğumda 1,5 iskender yiyebilirim.

sir gawain +1, az az ama çeşit yemek isterim. 2 porsiyon döner yerine, 1 porsiyon döner, az çorba bir kaç saat sonra dondurma vs. kalorisini düşünüp, burada fazladan yiyeceğim x yerine akşam y yerim derim.

1 tane pideyle nasıl doyuyorsunuz? Ben doymuyorum:/
50 kiloyum. Bay değilim.

Edit: Ama zaten sağlıklı olan tıka basa doymamak. O yüzden takviye almıyorum.

Tam doymuyorum da orada birakiyorum, ofis insaniyiz cunku. O porsiyondan fazlasini yakamiyoruz yag oluyor.

bizim kociş doyuyor

Mümkün değil. Hele o gün spora gitmişsem falan imkanı yok.

pizzaya gerek yok, diğer üçü ile doyarım. yalnız iskender ve döner peşpeşe pek iyi olmaz, 1 pide, peşine 1.5 iskender tercih ederim.

Doyarım. Pideyi bitiremem genelde

Benim günlük yediğim et miktarı 700 gram civarında, bunu komple tek seferde yediğim de oluyor, o nedenle benim için pek mümkün gözükmedi.

Klasik fast food tarzı yerlerin orta boy pizzası ile doyarım da döner, pide doyurmuyor.

bir porsiyon iskender dediğin ne o çocuk iskenderi gibi. bursa çocuğuyum her yerde en az 1.5 yerim.

bir porsiyon et döner -- 1 saat sonra falan tekrar acıkıyorum

bir adet karışık pide + bir tane de kuşbaşılı pide koy onun yanına oh mis

en büyük boy pizzalardan gelmezse doymuyor insan

67 kiloyum gşslkjanjkgsad kilo alamıyorum linç etmeyin

türk erkeklerinin neden agresif olduğunu bulduk
hepiniz aç geziyormuşsunuz!

keşke şu doyuyorum doymuyorum yazanlar bir de yaş yazsalardı.
ben kadın olarak 25 yaşında doymuyordum. 35 yaşında 1 iskenderi anca bütün gün bir şey yemediysem yiyorum ama porsiyonu normal olan yerlerde yemek yerim. erkek kardeşim var, doyuyor diye biliyorum...ofis canlısı kendisi de şu sıralar.

şişmanım ve saydıklarının hepsiyle doyuyorum normalde. sipariş verirken hepsini 1.5 veya büyük boy söylerim ama. doymam diye korkarım. o yüzden şişmanım zaten.

doyma anlayışına bağlı biraz. ben terleyip nefes alamayıncaya kadar yiyordum "doymak" için. öyle doymaksa evet, yetmiyor; büyük boy pizzanın yanında patates falan da olması gerekiyor. yok normal bildiğimiz doymaysa fitness boi değilsen, günlük kalori ihtiyacın 4-5 bin değilse şunların hepsinin yetmesi lazım aslında. en azından 2.5-3 saat yemek düşündürtmemesi lazım.

@niye ama
30E ofis calisani sporsuz. Acken ortaligi benzin dokup atese verecek hale geliyorum.

Doyman lazim diyonuz da ben doymuyorum abi valla. Spor falan da yok. Ac geziyorum ortalikta. Porsiyon et doneri ayiptir soylemesi tam doydum diyebilmem icin 1.5 falan degl direkt 2 porsiyon yemem gerekiyor. Pide gecen gun 1.5 da doyurmadi. Orta boy pizza bazen doyuruyor yalan yok, ama ciddi sekilde ac isem no way.

tekrara düşen, seyirciyi aptal yerine koyan ve gereksiz gizem kastıran dizileri bırakıyorum. the wire en sevdiğim dizidir ve inanılmaz düşük tempolu. hikayeyi anlatma ekseninde bir zaman tablosuna hep sadık kalınırsa eğer yavaş anlatılan hikayeler de pek değerli olabiliyor.

alcatraz ve the river rating kavgasına gitti ikisi de.yazık oldu :(

mr robot yarim bıraktığım bi dizi. Hoşuma gitmemişti senaryo. İşleyiş.

en önemlisi senaryo bence. sürükleyicilik kişisinden kişisine değişiyor. güzel bir hikaye anlatılıyorsa en durağan en temposuz dizi de sürükleyici olabilir

Westworld, game of, şahsiyet, en ufak mantık hatasında bıraktım

Hayatimda basladigim tek dizi Dexter idi, onu da yarim biraktim. Baska bir diziye baslamadim zaten. 30 yasindayim hic duzenli dizi takip etmisligim yok.

Breaking Bad'i 2. sezonun ortasında bıraktım. Hatta bi bölümün ortasında işim çıktı, bölümü yarıda bıraktım. Sonra dönmedim bi daha

House of Cards'ı 4. bölümde falan bıraktım. Aslında izlemeyi en çok istediğim dizilerden ama zaman ayıramadım hiç. Bi de 1 saat bölümlü dizilerde çok sıkılıyorum.

House'u 5. sezonda bıraktım sanırım. Onu da bitiricem bi ara muhtemelen ama ayrı bir üşeniyorum.

Bunlar dışında bi iki bölüm izleyip bıraktığım da çok dizi var. Sanırım çok oyun oynayan biri olduğum için izlemek sıkıcı geliyor artık, aşırı ilgimi çeken bi dizi değilse dikkat veremiyorum ve sıkılıyorum. Bölümlerin uzun olması da bi etken.

edit: şimdi hatırladm ezel'i 13. bölümde bıraktım. Zaten Kenan İmirzalıoğlu'nun rezil oyunculuğundan dolayı ilk bölümde bi bırakmıştım. Sonra o dönem çok işsiz olduğum için biraz şans verdim ama 13. bölümden sonra işim çıktı, ben de bi daha izlemedim.

Leyla ile mecnun. 14. Bölüm zor bitti. Halbuki çok seviyorum karakterleri ve hikayeyi

Soğranosu yarıda bıraktım.Ulan sanki Bada Bingi ben işletiyotmuşum gibi tribe girdim.Zamnedersin Çete üyesiyim.Çetenin tüm stresi benim üstümde anadını satayım.

westworld - çok berbat bir üslubu vardı, dünyanın en sıkıcı dizisi
altered carbon - beni içine çekemedi, çok şans verdim de sayılmaz buna
friends - birkaç bölüm dayanabildim, mizahı çok eski ve bayık

game of thrones - george r.r. martin'in kitapları tükenip hikaye saçmaladığı zaman bıraktım. kaçıncı sezondu hatırlamıyorum. merak da etmiyorum, tamamen koptum.

breaking bad - 3. sezonun ortasında bir şey izleme fikrinden sıkılıp bıraktım. bir daha da dönmedim. kime söylesem dizi asıl 3'ten sorna efsaaneleşiyor, en güzel yerinde bırakmışsın dedi. bilmiyorum belki bir gün devam ederim.

westworld - 2. sezonun ortasında işin tamamen çorbaya döndüğü, kimin ne yaptığının belli olmadığı, her şeyin rastlantılarla çözülmeye başlandığı yerde bölümü bitirmeden bıraktım.

american gods - zaten sikko bir diziydi. bir gazla 3-4 bölüm izledim, bu ne lan diyip bıraktım.

friends - yemek yerken izleyeyim dedim ama hem 90'lar mizahı günümüzde bayat geldiği, hem de kahkaha efektlerine dayanamadığım için ilk sezondan sonra izlemedim. bir de jennifer aniston'u şu anda sevmeme rağmen o zamanki oyunculuğu kötü geldi. ross'u oynayan eleman da gözüme çok battı.

yarım bırakıp hatırladıklarımdan mr. robot, better call saul, da vinci's demons var. sarmayınca bıraktım. son zamanlarda pek dizi de izlemiyorum zaten.

lost - ilk sezonun son bölümünü izlemeden bıraktım. hiç sarmadı.

game of thrones - kitaplarını okumuştum. dizi kitaptan kopup bozulunca bıraktım. kaçıncı sezondu bilmiyorum.

house - 4 ya da 5 sezon izledim sanırım. sıktı, o nedenle bıraktım.

criminal minds - gideon gittikten sonra çok dayanamadım bıraktım.

bones - ilk sezonunu izledim devam ettiremedim.

bull - 3. sezonun birkaç bölümünü izleyip bıraktım, tamamen zaman kaybına dönüştü.

big bang theory - kaçıncı sezonda bıraktım hatırlamıyorum, yıllar oldu. çok baydığı için bıraktım.

breaking bad - 4 ya da 5 bölüm izleyip bıraktık. neden bıraktık bilmiyorum. belki tekrar başlarız.

it's always sunny in philedalphia - sevdiğim halde çok gürültülü olduğu ve kafam kaldırmadığı için 3. sezonunda bırakmıştım. geçenlerde tekrar başladık. 12. sezona geldik. hala çok gürültülüler ama benim psiklolojim daha iyi olduğu için rahatsız etmiyor.

doctor who - bırakmadım. bırakmayı da hiç istemem. ama son sezonu zorla izledim. 2 sezon daha böyle devam ederse devam edemem sanırım.

chuck - nerede bıraktığımı hatırlamıyorum. ama o da baydığı için bırakmıştım.

american gods - aslında bırakmadım. ancak izlerken yeterli özeni gösteremediğim için ve haliyle ayrıntıları kaçırdığım için ara verdim. baştan başlayacağım. ama evet, kitabı okumayanlar için oldukça karışık ve abuk görünüyor dizi. 4 bölümünü izlemişimdir.

bunlar dışında bilimum csi, ncis vb dizileri 3-4 sezon sonunda bırakmışımdır.

kim bilir daha hatırlamadığım kaç tane dizi var böyle bıraktığım.

dark o kadar boktan bir diziydi ki yarım bıraktığım ilk dizi olmaya hak kazandı.

Casa papel - çabuk baydı

Mr. robot - sacmaladi

Punisher - 1. Sezon süperdi ama ikincisi gereksiz. Rüyalar falan ne yapmak istediklerini kendileri de bilmiyor gibi geldi. 4 bölüm ancak izleyebildim

How I met your mother - friends kopyası olduğu için taklitlere bir yerden sonra dayanamadım

Heroes - 1. Sezonu mükemmel olup sonra saçmalayan dizilerden

Prison Break - uzattıkça uzattılar. Duydum ki bir sezon daha çekmişler. Bravo doğrusu.

Game of thrones - kitapları okumuş birisi olarak hiç alakası kalmadığı için anlamsız buldum bıraktım. Tabi aşırı dozda feminizm propagandası yapılması da etkili oldu.

durham county - ikinci sezonun ortasında bıraktım.
prison break - ilk sezondan sonrasını izlemedim.
chuck - son sezonu izlemedim.

Japon olmasına dikkat et. Zaten Avrupa'da tam otomatik yok (audi'nin eski cvt leri hariç) neredeyse hepsi robotize ve veya çift kavrama. Sana cvt veya tork konvertörlü otomatik öneririm ikinci el alacaksan buna özellikle dikkat et.

bu arada tam otomatik vitesi kullanım kolaylığı açısından dedim ama tam olarak ne olduğunu bile bilmiyorum. debriyajın olmadığı, d'ye takınca gittiğimiz vites sadece tam otomatik mi yoksa yarı otomatik de mi böyle?

@bos gezenin bos ustası +1 o fiyatlara japon tam otomatikelere bak lpgli olabilir.civic 7. jenerasyonlara bakabilirsin veya toyota yaris auris...

Fiesta 1.6 benzinli otomatik kullanıyorum. İlk arabam. Yaktığı benzin, motor vs konularında cok yorum yapamayacağım fakat bir sene boyunca hiçbir sıkıntı yaşamadım. Öneririm

Kısaca geleneksel otomatik (tork konvertörlü)
Bunlar %10 daha fazla yakar aşağı yukarı, performansı birazcık düşürür. Bozulmaz kolay kolay.


Cvt bunda vites geçişi yok, devir sabit kalır hızlanırken. Konfor odaklıdır. Performansı düşüktür nispeten. Bozulmaz kolay kolay.

Yarı otomatik robotize şanzıman.
Bunda aslında manuel şanzımanı bir robot kontrol eder. Senin yerine debriyaja basar, senin yerine vites atar. Performansı daha iyidir, yakıt ekonomisi de iyidir. Ama 100bin de bir şanzımanı indirmek baskı balata değiştirmek gerekir. Bozulma riski yüksektir, bozulunca 7-8-10 bin masraf çıkartır. İkinci el garantisiz araçlarda önermem.

Bir de bunun çift kavrama(Dsg, powershift falan) versiyonu vardır. Bu da bozulabilir bozulunca da 20 bin tl civarı masrafı vardır.

Hepsi otomatik vitestir. Yarı otomatik denince tiptronik veya f1 vites denen kulaklarla vites değiştirme hedesi ifade edilir o da otomatiktir zaten. Onda da D vardır.

tam otomatik dediğin aracın az yakması için çift kavrama olması gerek. yani dsg gibi. ve o paraya başına iş açmayacak tam otomatik yok.

ben 55 gibi bir rakama dizel otomatik c4 aldım ve ciddi manada memnunum. ama tam otomatik vites geçiş performansı bekleme.

çok küçük değil mi o? ondan olabilir

benim aldıklarım da böyle. ama pişince yemyeşil oluyorlar.

Farklı türleri var, ben de üstü daha koyu renk ve ince ince dalları olana şüpheyle yaklaşıyordum ama normalmiş.
ziraatyapma.blogspot.com

beyaz olanlar daha körpe ve lezzetli oluyor bence :D yeşil olanlar biraz kart oluyor

Sanki soğuktan etkilenmiş gibi duruyor.

Bana da lazım ondan

çiçek dürbünü olabilir mi?

bu arada avize taşıyla bakınca da oluyor aynı görüntü.

kameranin onune avize tasi koyuyuyorlarmis, deneyebilirsin :D

Kaleydoskop

Defense bildiğimiz savunma, tez savunması. Chair of defense de senin savunmanı izleyen ve gidişatı gözlemleyen kişi. Opponent'ler de sana sorular soruyorlar falan. Kendim bulunmadım ama arkadaşların anlattıkları böyleydi.

görevlerini anlayabiliyorum, türkçede oturmuş karşılıkları nelerdir, onu soruyorum sadece.

opponent'lar muhalifler mi, karşı savunucular mı, chair of defense savunma başkanı mı ya da oturum yöneticisi gibi bir şey mi mesela? examination lecture'a tez sınavı diyesim var ama sallamak istemiyorum. savunmadan önce sınava mı giriliyor?

yok mudur aramızda tez savunması yapmış bir kişi?

Juŕi başkanı, juri üyeleri. Examination lecture= trail lecture. Deneme dersi. Ders anlatıyor.

temizse kendin sat. benimkini 650'ye saatmıştım. dükkanlar bu parayı hayatta vermez.

450-500 verirler

sarajevo: çarşıda muhakkak cevapi denilen köfte ve yanında soğan + kaymak
mostar: mostar yolu üzerinde kuzu çevirmeciler var orada durup mıuhakkak et yenilmeli
üsküp: merkezde teteks diye bir hamburgercisi var hardallı mayonezi süper, ayrıda vardar nehrinin kenarında bir balıkçı var özellikle fried zucchini si şahane
ohrid: burada da aslin adında büyük bir restoran vardı çok uygun fiyata ve çok iyi pişmiş 1 kg et yemiştik.

belgrad: manufaktura'da balkan yemekleri, botako'da pizza

üsküp: çarşıda Tavče Gravče denilen yerel Makedon yemeği, fırında güveçte kuru fasülye gibi bir şey.

sarajevo: ćevapčići, excalibur35 +1

Budva, Kotor, Belgrad ozel bir sey yok. Cevapici var o da ozel bir sey degil zaten. Hamur isi var bol bol.

Burek, cevapcici, pljeskavica

belgrad: manufaktura gitmeyin. çok daha güzel yerler varken manufaktura gitmek yazık etmektir. popüler olsun derseniz tri sesira veya dva jelena, biraz daha az popüler ama lezzetli ?(dükkanın adı soru işareti evet), yine popüler ama direk köfteci olan walters cevapi,

Belgrad - Lovac (çeşit çeşit et, av etleri dahil)
Saraybosna - Kibe (kuzu çevirme)
Budva - Lim (deniz ürünleri)
Üsküp - Yerel değil ama ana meydanın orada bir Çin lokantası vardı, çok iyiydi.
Mostar - Sadrvan popüler ama kalabalık, tenha vakitte giderseniz olabilir. (et şu bu her şey var)

uskup'te tursu ile rakija icebilirsiniz.

Budva'da Gulaş. Porto restaurant var orda yiyebilirsiniz.

Cami seviyolar abi.

"taksim artık bizim" diyorlar işte -ki zaten onların. taksim = istanbul = türkiye

klise çok var. biraz da camii olsun diye

cami yok diye. salyangoz mahallesi olmaktan çıkacak ieşalla taksim çevresi :)

orada kilise olmasa cami de yapmazlardı.
tamamen hırs ve nefret yüzünden yapılıyor.

bir aralar arkadaşlarla yotube kanalı açmıştık, orada anlatmaya çalıştık, bir bak istersen: www.youtube.com

İlber Hoca'nın bir konuşması vardı. Allah korusun bir gün İstanbul'u kaybedersek 300-500 sene sonra bizim burada olduğumuza dair hiçbir emare yok Taksim'de mimari açıdan. Bu nedenle cami bir gerekliliktir. İdeolojik ya da dini açıdan değerlendirmeyin buraya yapılacak bir camiyi demişti.

kültürel tahakküm.

baskı kurmak için

Evet aynen dediğin gibi inat. Müslümanlık adı altında yapılan bu gereksiz inatlardan bir Müslüman olarak bilahare nefret ediyorum. O mescitte vakti zamanında çok namaz kıldım, yakında gittiğim bir kurs vardı. O küçücük mescide bile sadece araplar gelirdi o da tek tük. Aşağıdaki hüseyinağa hele sinek avlardı, son gittiğimde de öyleydi. İçini dolduramayacağın camiyi yapmanın da sebebi siyaset işte. Çamlıcanın tepesine, ataşehirin afedersin ebesine kim gidip namaz kılıyor allasen?

yeterli sayıda cami olmadığı için

Mescid vardı evet ama içine hiç girdiniz mi acaba. O mescidin yıkılması şart oğlu şarttı. Ya mescidi yıkıp yenileyeceklerdi yahut bir cami yapacaklardı.

Soru soran arkadaş da cevap verenler de bir ön yargı ile yaklaşmışlar mevzuya. Sokaktan zerre kadar haberleri yok. İddia ediyorum; hodri meydan diyorum:Gereksiz diyenler veya oraya cami yapılmasına klişe gerekçeler sallayanlarla Taksim'de buluşalım. Bir Cuma günü cuma namazı vaktinde veya herhangi bir sosyal etkinlik anında (ki Taksim lokasyon itibariyle bir organizasyon, etkinlik alanıdır) vakit namazına o çevredeki mescit ve camilerde bir gözlem yapalım. Tamam camiyle, namazla aranız yok. Bu bir tercih meselesi. Ama insaflı olun, vicdanlı olun... Neymiş efendim kilise silüetini yok etmekmiş... Hakikatte ne kiliseyle işiniz var ne de camiyle...

Bizde iki cöp kovasi var mutfakta. Biri 12, biri de 20 litrelik. Kücügüne evsel, organik atiklar giriyor. Büyügüne de geri dönüstürülebilir cam, metal veya plastik malzemeler.

şu var bende. içine market poşeti takarsan tam geliyor. 12 litreymiş.

www.ikea.com.tr

Su damacanası 18 lt. onu düşün gözünde boyut canlanır. 20lt iyi bence de ama az çöpün çıkıyorsa 20 dolana kadar poşet kokar böceklenir. ha dolmasını beklemeden atarım diyorsan da yine büyük alman mantıksız.

12 al geç, çöpünü evde biriktirme.

40litre olanı al ama sen yine de ağzına kadar dolmasını bekleme..

www.ikea.com.tr

vakıfbankı kapat axess'in kampanyası çok olur

axess daha çok yerde geçiyor.

bi gecede de olabilirsin, yıllar sonra da.

lakin, üye olduktan sonra çok da bir olayının olmadığını anlıyorsun. (ilk zamanlar değil tabii ki) (burda anonim takılıyorum ;)

cinsiyetini kadın yap, bazen kadınları toplu alıyorlar içerisi fazla taşak kokunca.

1.5 yıl daha

sabretmeye devam. bende 3 yıl falan beklemiştim. Ve beklerken sözlük formatına her geçen gün aşina olduğumu ve yazdıklarımın formata daha uygun olduğunu gördüm. Ama tabi ki süreç çok uzundu :(.

En sevdigim Dominos bol peynirli ekmek

Fast food pizzaları hiç sevmem, taş fırında pizza yapan küçük pizzacılar favorimdir.

Türkiye'de iyi pizza yok kardeş. Bu konuda iddialıyım. İsveç'te, İtalya'da falan pizza yemeden pizza yedim demeyin.

Ama asıl iyisini benim hanım yapar ekşi hamurdan mayasız.

Papa john's pizza.

firma sevmiyorum.
küçük esnaf daha iyi. ama işi pizza olacak sadece ve dilimi 4 tl olan ayaküstü pizzacı olmaaycak.
dışarıdan.
4 peynirli seviyorum ithal olan peynirler.
bilindik tüm firmalar.

franchise'lar arasında şubeden şubeye çok fark oluyor. mesela şu an evime yakın bir little caesar's şubesi var ve harika yapıyorlar(ulaşılabilirliğinin kolaylığına ve fiyatına göre tabii ki)

ufak mekanlar ayakta kalmakta zorlanıyorlar, iyi olarak başlasalar bile illa ki bozuyorlar. gerçekten bos gezen bos usta'nın dediği gibi hayallerimdeki pizzayı hiç yemedim türkiye'de. insanlar margherita'yı pizzadan saymıyorlar illa sucuk sosis vs. istiyorlar. o yüzden de mekanlar asla iyi peynir kullanmıyor.

edit: mesela eskiden bi mekan vardı böyle odun ateşinde pişiriyorlardı güzel oluyordu falan, en son gittiğimde bahçıvanın rendelenmiş bayat mozzarella peyniri ile yaptıkları margherita'ya 28 lira dediklerinde onlar da bitti. ekonomik şartların da etkisi var biraz.

yıllardır zincirlerden pizza yemedim. o malzeme kalitesiyle zor. yine de yediğim dönemde en iyisi pizza hut gibi geliyordu, dominos'u o zaman bile sevmiyordum. little caesars'ın da hamuru yağlı oluyordu.

butik pizzacılar en iyisi. bu aralar moda'da beppe'ye gidiyorum bazen. adamlar elli çeşit pizza yapıyor, her seferinde başka söylüyorum.

pizzayı öyle aşırı çok sevmem, hamburgeri pizzaya tercih ederim mesela. Ama yıllardır dominos falan yemedim onları hiç sevmiyorum. İzmir'de Pizza Locale'nin pizzalarını seviyorum ben ki aslında ona da çok laf eden var ama bence güzel yani. Çeşit olarak da etsiz pizza yemem ben o yüzden 4 peynir falan çok sıkıcı geliyor bana hiç denemedim. Şarküteri gibi bol etli pizzalar ya da kavurmalı falan seviyorum. Plase tavuklu barbekü soslu falan olabilir. Aslında villa grilla'da tavuk-barbekü sos-jalapeno'lu bi pizza vardı, o baya güzeldi

Dominos ve benzeri markaların pizzaları salçalı ekmek gibi, ağzına kadar sos ve kimyasala dolu olarak geliyor maalesef. Özellikle son dönemde epeydir tavuk salam - tavuk sosis kullanıyorlar, leş gibi bir tadı var ve ucuz da değil. Pizza yemek istiyorsan butik pizzacılar gideceksin, son dönemde Pizza Locale'i seviyorum. Ümraniye'de gitmiştim.

Olivia’s akar. İstanbul’da olan biri burada yemediyse pizza yedim demesin.

Pizza locale fena yapmıyor.
En sevdiğim ise antalya lara'da pizza napoli var, çok beğeniyorum çok güzel yapıyorlar ve çeşitleri harika. yanına da fesleğenli ayran<3 antalya'ya her gittiğimde uğrarım mutlaka.

franchise'lardan papa john's ve dominos'un dublex çedarı. little ceasars'ın peynir kenarı da puf puf çok güzel.

napoli usulü pizza için pizzeria il pellicano, istanbul'da alanında en iyisi. daha mainstream usülde ise miss pizzayı tercih ediyorum.

iki tipin de yeri ayrı, bir pizzasever olarak iki tipi de tüketiyorum.

bir daha asla dediğim fornello pizza. o kadar övülüp de ortalamanın bile altı pizza yapan başka bir yer görmedim. bir kere hamuru düzgün değil, malzemeler de kötü.

çok beğendiğim 2 pizzayla karşılaştım bu güne kadar, birisini litvanya klaipeda'da zincir olduğunu düşündüğüm pizzacıda yedim, ötekisini de eski antwerp de bir italyan pizzacısında.

onun dışında türkiyede beğendiğim olmadı pek, kendim güzel yaparım, tam istediğim gibi olur ama özetle taş pizza fırınında pişmesi tercihimdir.

aa sabah işe gelirken ulan bu pizzacılar çok da dandik nasıl azalarak bitmiyorlar diye düşünüyordum, hemen gömeyim.
zincir pizzacıların hiçbirini beğenmiyorum. kullandıkları malzemeler, peyniri, yağı bile aşırı kötü. gerçekten açlıktan ölecek durumda değilsem asla yemem. küçük esnaf <3 ev yapımı pizza uğraştırıcı bir şey, dolayısıyla dışarıda yemeyi tercih ederim. daha çok etsiz pizza seviyorum, at mantarı, at soğanı, dök üstüne yeşilliği, mis.

etiler'de odun pizza, şaşkınbakkal'da nello's. farklı tip pizzalar ama ikisi de çok başarılı <3 bunlardan başka bir yerde de pizza mizza yemem, başka şeyler yerim.

ortakoy - pizza pizano

istanbulda en güzel pizzaları upper crustta yedim, dominos ve benzeri pizzacılardan asla yemem

Bir şey koymak zorunda mısın gizlemek için? Belki küçük kardeşi vs alıp karıştırmasın diye şifre koyuyor. Belki çalınırsa çalan kişinin işine yaramasın diye şifre koyuyor vsvs. Bir çok sebebi olabilir.

Ayrıca sen bir şey saklamıyorsun diye başkası da saklamayacak değil. Başkasıyla yaptığı özel mesajların okunmasını istemiyordur, çektiği selfie'lere başkası baksın istemiyordur, sevgilisine attığı nude'ları başkası görsün istemiyordur vsvs.

Bu soru senin aklını neden bu kadar kurcalıyor ki. Kime ne kilit koyarsa koysun sana ne

Belki tam anlasilamadi. Sifre koysun tabi banane de yuz tanimaya retina tanimaya ihtiyac var mi sifrenin yetmedigini ne zaman anladik?

bana angarya gibi geliyor yüz tanımaydı yok parmak izi veya şekil çiz falan ama bilgilerin gizlilği açısından en azından ekrana şifre koymak gerekiyor aslında.

bu kadar kafa bozulacak, içten yanmalı motor gibi sinirlenecek bir durum yok.
herkesin kendince makul nedenleri vardır şifreleme için.
sana oldukça saçma gelen bir sebep, bir başkası için oldukça önemlidir mesela.

@ayin yazari güzel özetlemiş. al benden de bir sebep, kızımın telefonu kafasına göre açıp youtube'dan video izlememesi için şifreli telefonum.

yüz/retina tanıma hiç kullanmadım ama parmak sensörü browser ve app market'te user id-şifre girme derdinden kurtardığı için kullanışlı oluyor. ayrıca yukarıda yazıldığı gibi herkesin telefon kullanma şekli ve ortamı farklı. yurtta/hostelde vs kalsam ya da telefonumda nude fotolarım olsa telefonum kurcalanmasın isteyebilirdim ben de.

yuz tanima, parmak izi ekstra guvenlik icin degil. gunde en az 20-30 kere sifre girmek zor geldigi icin sifre yerine yuz tanima parmak izi etkinlestiriyorsun. ben parmak izi kullaniyorum, telefonu cebimden cikarirken parmagimi okutuyorum, telefonu gordugumde coktan kilidi acilmis oluyor.

eskiden çizgi kullanıyordum. çünkü tek haraketle çat diye açıyordum. ama şimdi benim telefonda şirket mailim tanımlı. desene izin vermiyor en az şifre veya parmak izi olacak diyor güvenlik için. o yüzden parmak izi kullanıyorum. çünkü her defasında tekrar tekrar şifre girmek çok sıkıcı oluyor.

(bkz: mazur)
çünkü her uygulamaya periyodik olarak değişen ve ona özel bir şifre vermek ve bunların hepsini ayrı ayrı akılda tutmak gerçekten angarya işler, keşke tüm uygulamalar bu tür güvenlik yöntemlerini giriş için kullanabilse, bazı bankacılık uygulamaları gibi.
ayrıca telefonumu kimsenin kurcalamasını istemem, kimin ne yapacağı belli olmuyor hangi çağdayız. bu yüzden kilit kullanıyorum, parmağımı sensörün üzerinde tutarak gayet pratik ve hızlı bir şekilde kilidi açabiliyorum. bunu günde onlarca veya yüzlerce defa yapınca şifre girmek yerine bu yöntemlerin ne kadar pratik olduğunu anlayacaksınız.

-"Geceleri uyuyamiyorum bunu dusunmekten."
"get a life" diyor gâvur böyle durumlarda.

@allah yazdiysa bozsun ben genel olarak sifreye karsısın gibi düsündüm, ilk paragrafta da sifre kullanmadığını belirttiğin icin belki. Hatta sondaki ne var telefonlarınızın içinde değerli kısmı ile de bu sekilde anlasılıyor

retina okuma ya da yuz tanıma koymadım sifre yerine, ancak parmak izi ile acma kullanıyorum.Daha pratik geliyor kullanımı. Yuz tanıma ile bazen bildirimleri kontrol edince de ekran acılıyor o yüzden onu kullanmak mantıklı gelmiyor.

akraba ile iş yapılmaz. ya işten çık kendin bak ya da bakıcı tut.

Durum bu anlattığınız çerçeveden ibaretse Allah sabır versin size.

Rahatlığa bak ya..

ekleme. ayrıca bakacak tabii ki ya size destek olmayacak da ne yapacak afedersin çok daha mühim bir işi mi var? Ne var yani oğlunun bir gram kalkınması için gelmiş evinde torununu bakıyorsa, para alması bile ayrı bir komik. (Normalde çalışıyor da çocuğa bakmak için işini bırakıp geldiyse, o durum ayrı tabii. Ama ev hanımı kendi evinde de oturacaktı ise kusura bakmayın da höst yani.)

bakıcı maaşları 1500-2500 arası.

para dışında bir sıkıntınız yoksa bence problem etmeye gerek yok.

sorunuzun cevabı aslında anneye ne kadar verdiğinize göre değişir.

bence haksız olan sensin gibi duruyor.
en azından kafanda kurman gereken şey bir bakıcıya ne kadar vereceksem, kayınvalideye de en az o kadar vermem/harcamam gerektiği üzerinden olmalıdır. eve bakıcı gelse yine onun yediği içtiğini de karşılayacaksınız normalde.

Bunun ötesinde eşiniz ailesine daha fazla destek vermek de isteyebilir. sizi zorlamıyorsa veya sizin ailenize mesafe koyup sadece kendi ailesine destek oluyorsa sorun bu olabilir belki.

Artık çok geç aileyle sorunsuz olarak bu işten sıyrılmak için, mecbur bazı konularda daha toleranslı olacaksın. kreş/anaokul yaşına geldiğinde çocuğu verirsin okula, sen de rahat edersin.

para mevzusu dısında annem bana karşı hep çok iyidir.
böyle anlatınca aklınızda farklı biri belirdi belki ama kendisi eve gelen yardımcı abladan daha çok iş yapar, oğlundan çok benim sevdiğim yemekleri yapmaya çalışır.çocuguma da çok güzel bakıyor.

bakıcıya veremem güvenemem.işten çıksam 2-3 sene körelirim bir daha iş bulamam diye korkuyorum.
maaşımın hemen hemen yarısını harcıyorum öyle diyeyim.
benim zoruma giden tek şey tüm bu yaptıklarıma rağmen 50 liralık şeyi dile getirmesi.

aslında en çok eşime öfkeliyim galiba beni anlamadıgı için.

Haksizsin ama hakliyken haksiz duruma gelmissin. 1.bakacak durumunuz yokken cocuk sahibi olmussunuz. Iki yil para biriktirseydiniz, ucretli bakici tutardiniz.
2. Yukarida denildigi gibi akraba ile hatta en yakin akraba ile ticaret yapmissiniz. 3.Esini bu kadar bile tanimadan evlilige kalkismissin.
4.Aileye onem veren biri isen de 100 - 200 liranin lafi olmaz. Isterse 500 lira istesin aile onemli degil mi?

Haklisin ve bakici tut. Esin de igrenc bir insan bence kendini ezdirme.

çocuğunuzu hiç tanımadığınız birine emanet etmektense bir süre daha idare edin derim ben. sonra zaten anaokulu veya alternatiflerine bakarsınız.

ancak burada sanki kronik bir sorun var. kaynana ve görümce sanki sizi kullanıyor gibi görünüyor. sizin bağımsız bir aile olduğunuzu değil de onların da geçiminin sorumlusu olduğunuzu düşünüyorlar gibi geldi bana. bu durum sıkıntılı. her ne kadar zor olsa da yavaş yavaş sizin sadece eşinizin ve çocuğunuzdan sorumlu olduğunuzu, onların da kendi hayatlarından sorumlu olduklarını hissettirmeye başlamanız, herkes için hayırlı olacaktır diye düşünüyorum. ama bunu asıl yapacak olan eşiniz. eşinizin uygun bir dille annesine bu yaptığının ayıp olduğunu söylemesi lazım. sizin hayattaki en büyük destekçinizin eşiniz olması lazım. umarım bu sorunu eşinizle birlikte atlatırsınız.

Kelimesi kelimesine @alex_pearson +1.

Benim anlamadığım evde niye simit yiyorlar. Yemek yapsın öğlen onlar yesin, akşama da siz yeyin. Akşam evine gidiyor mu bilmiyorum ama siz kimseyi incitmemek istiyorsanız eve sebze falan birşeyler koyun, anne siz öğlen yemeye yemek yapın akşam da biz yeriz diyerek bu işten faydayla çıkın.

Anaokuluna verin çok daha güzel bakıldığini göreceksiniz

eşime bi kaç kez söyledim.
biz artık bir aileyiz onların geçiminden sorumlu değiliz evet yardım etmeliyiz ama bu bizim görevimizmiş gibi olmamalı diyorum.
kayınvalidem sürekli bizim evimizin erkeği sensin baban yok senden başka kimsemiz yok diye aklına sokmuş aynı cümleleri söylüyor.

bu arada niye simir yiyorlar diyen olmuş.
kahvaltı yaparken simit alıyorlar işte ya ekmek ya simit neyse.
yemek yapıyor zaten akşama gittiğimde yemeğimiz oluyor.evde eksik bişey de yok.sonuçta çocugumda o evde yaşıyor.

Bence sorun kayınvaliden olması. Annen ve kızkardeşin olsalar böyle düşünmezdin. Çevremde aynı sistemi annesi ve kardeşiyle yaşayanlar var hiç şikayet ettiklerini duymadım.

Aksine "annem evi çekip çeviriyor, yemek yapıyor çocuğuma bakıyor, tabii ki ona para vericem. bakımından da sorumluyum" diye koruyorlar.

Biraz sakin davranmanız lazım. bu tarz şeyler üst üste gelince gözünüzde daha da büyüyor. Eşiniz de biraz ters davranınca kötü hissetmişsiniz. Gayet doğal hisleriniz. En azından tanıyorsunuz çocuğa bakanları. Ne manyak çocuk bakıcıları var dünyada. iyi bakıyorlarsa parayı umursamayın derim.

lcha +1 kocanızın annesi diye bu 50-100 liralar batıyor size. benim annem salakmış kardeşlerimin çocuklarına bedava baktı :) dışardan bakıcı bulsan o da da bir avuç para verecektin ve nasıl baktığı meçhul olacaktı. sonuçta evde bir yardımcın var gibi düşün. çocuk bakıyor, yemek yapıyor, temizliğe de girişiyorsa daha ne olsun. 50-100ün lafı edilmez.

anneye verilen para + baldıza verilen para + simit parası
sizin maaşınıza denkse evde oturun, çocuğunuza kendiniz bakın, bunları da bir daha eve sokmayın.

Tipik gelin kaynana sorunları. Eğer gelinseniz gelin haklı görülür kaynanaysanız kaynana. Erkek olarak bence eşiniz biraz ters yapmış size. 50 100 ün lafı olmaz da açıklayabilir bir şeyler.

aile büyüklerinizi bunun gibi nedenlerle evinizin bir parçası yapıyorsanız o halde onların yaşam kültürlerini de kabul edeceksiniz; size anlamsız veya haksız gelen hareketlerine de hayhay diyeceksiniz.
unutmayın ki onlara kendinizi muhtaç eden yine kendinizsiniz.

diğer insanlara ve onlara niyetlerini okumaya hiç gerek yok bence, konu gayet basit...
türk toplumunun ezberi olan hareketi siz de tekrarlamışsınız; çocuğu yap ve anneye teslim et.

bu kurguda birisi mutlaka zarar görüyor.
sizin evliliğinizde bu siz olmuşsunuz ama bu daha başlangıç bile olabilir.

türk toplumunun alışkanlıklarına taban tabana zıt kişisel tavsiyem...

eviniz sizin özel alanınız; özel ve zorunlu haller dışında onu kimseye bırakmayın.
eşinize araba için yardım etmeyin, çocuğunuzu sağlıklı bir yaşa kadar siz veya eşiniz büyütsün.
sonrasında anneye değil bakıcıya veya bu işi profesyonel olarak yapan insanlara teslim edin.

herkese tavsiyem...
para, kariyer bir çocuğun ve ailenin sağlığı yanında çöptür.
çocuklarınızı aile büyüklerine bırakarak onlara ne kadar büyük kötülük yaptığınızın farkında dahi değilsiniz ve belki hiç de olamayacaksınız. belki çocuklarınız dahi olamayacak ama hayatları boyunca içlerinde saçma sapan kavramsal karmaşalar yaşayacaklar.
çünkü onların hayatlarını birden çok anneleri ve(ya) babaları olacak şekilde kurguluyorsunuz ve hayata henüz ilk adımlarında çelmeyi takmış oluyorsunuz.
hayatlarınızın ufacık pencerelerini açın ve bir çocuğu dünyaya getirmenin anlamını tekrar düşünün.

HAYATA GETİRDİĞİNİZ ÇOCUĞA SAHİP ÇIKIN.

parayı eşin versin

kendi torununa bakip da para isteyen ilk kez duyuyorum. zor durum hakikaten. kirada olsaydiniz, duzenli gelemeyecekleri bir yere tasinin diyecektim ama bu soz konusu degil sanirsam. senin yerinde olsam kiz kardes ise girene kadar destek olurdum, ama zaten kirada oturmayip 1200tl geliri olan birisine para vermezdim. kirada oturmuyorsa o paranin gayet yeterli olmasi lazim. onemli olan burda verdiginiz para degil, davranis. ben de esimin ailesine gerektiginde para veriyorum. cok buyuk meblaglar da verdim hic gocunmadim cunku ihtiyaclari vardi, zaten istemeye de cekinirlerdi. ama sizin durumunuz farkli. baya yuzsuzce bir hareket torun bakip para istemek ustune simit parasi istemek. cocugunuz yeterince buyukse artik krese gitme zamani deyin ve krese yollayin. boylece onlarin da evinize gelme durumu kalmaz.

çocuğun babaannesi olup toruna parayla bakmak ne enteresan işmiş.

esinizin kardesine para vermek zorunda degilsiniz. zor durumda kalirsa insan gerekirse maasini bile verir ama şu durumda sanki sizi suistimal ediyorlar gibi görünüyor. esinizin bu kadar salmamasi lazim.

tamam, bakici olsa ayni para, belki daha fazla verilebilirdi, ama bu, suistimale yol açmamali.

haksızsın.

eve 50 tl bırak her gün. ne kadar lazımsa o kadar harcarlar. belli aralıklarla para eksildikçe; parayı 50tl ye tamamlayın.

toplamda aylık masrafı 250tl yi geçmez.

çocuğunuza nasıl bakıldığına dair kaygınız olmuyor bütün gün. bakıcı çocuğu dövüyor mu, yemeği yediriyor mu? evinizden eşya çalıyor mu? bu tür düşünceleriniz yok. paha biçilmez olan bu.

artı eminim çocuğa sizden daha iyi bakıyordur babannesi.

yaranamazsın üstat.Allah yardımcın olsun.

durumunuz iyiyse profesyonel bakıcı tutun, evinizden ayakları kesilsin. hayat geçmez böyle. bir evlilikte taraflardan birinin annesi babası kardeşi vs. fazla görünmeye başlıyorsa oradan her zaman bir bokluk çıkar.

ilk olarak "o zaman çocuk yapmasaydın", "işi bırak çocuğuna bak", "kendi annen olsa böyle demezdin" gibi gerçeklikle bağdaşmayan ütopik yorumları kaale bile almayın.

ikinci olarak ise torununa bakarken para isteyen birisi gerçekten çok ayıp ediyordur. bunun karşılığında para istenmez. siz belirli aralıklarla evine alışveriş yaparsınız. işin raconu budur. annem abimin iki çocuğuna ve benim kızıma senelerce baktı. kayınvalidem aynı şekilde, "anne, benim annem 1 ay bakamayacak kıza. sen gelir misin 1 aylığına bize" diye ne zaman arasam daha telefon kapanmadan uçağa biner. kayınvaliden sana karşı çok iyi olabilir ama hayata karşı değişik bir bakış açısı varmış.

neyse gelelim konuyla alakalı yorumuma (laflar abak sanki karar merci gibi :))
bu konu tamamen eşin ile alakalı aslında. kayınvalidene "anne saçmalama ekmeğin simidin parasını da isteme artık" demesi lazım. tabi bunu uygun bir dille söylemek gerekiyor. bu sizin tek başınıza çözebileceğiniz bi durum değil. ancak eşinize de çok yüklenmeyin. annelerin çocuklarına nasıl psikolojik baskı kurduklarını tahmin bile edemezsiniz :) eğer bir çözüm bulamazsanız da çok fazla kafaya takmayın. dip totalde bir bakıcının kayın validenden daha iyi bakamayacağını göz önünde bulundurun.

o kadar benzer bir durum ki.
benzerlikler:
-bebeğe annem bakıyor (ben babayım).
-kız kardeşim 3-4 yıldır işsiz, babamdan kalan maaşı var ve şu an depresyonda olduğu için annemle beraber yaşamak yerine saşma sapan yerlerde ev tutup yaşamaya çalışıyor.
-evler kira değil.
-annem de sık sık bana "başımızda erkek yok, evin erkeği sensin" der.

farklar:
-ben bakıcı tutacaktım, annemle beraber bakarlar diye düşünüyordum. ilan verdikten sonra anneme söyledim. çok zoruna gitti. ben bakarım niye bakıcı tutuyosun dedi. ilanı kaldırdım annem bakıyor artık.
-para teklif ettim istemedi, ona çaktırmadan faturalarını falan ödüyorum arada o kadar.
-annem genelde kendi evinde bakıyor, evlerimizin arası yürüyerek 10 dakika. çok soğuk olunca akşamdan bize geliyor, çocuk dışarı çıkmasın soğukta diye.

benim sizin durumunuza yorumum şu: kısmen haklısınız, ancak aile ilişikilerinizi bilmeden yorum yapmak biraz zor. çünkü eşinizin ailesi sizinle çok içli dışlı olduğu için artık para mevzusunun mesele olmayacağını düşünüyordur belki.(gerçi öyle olsa niye torununa bakmak için para istesin tabi o da ayrı mesele). bu durumda bir erkek ve bir koca olarak size tavsiyem, eğer bundan başka bir problem yoksa aranızda, bunu çok fazla dile getirip eşinizi bunaltmayın. çünkü size her ne kadar kolay görünse de, eşi ve annesi arasında kalmak bir erkek için inanılmaz derecede stresli ve zor bir durumdur. bu durumdan rahatsız olduğunuzu bilsin elbette ancak büyütüp sürekli laf sokmayın.

Torununa parayla bakan birini ilk defa görüyorum +1

Beni babanem büyüttü, asla böyle bir talebi olmadı, olması garip zaten.
İşyerinde çocuğuna annesi,kayınvalidesi bakan arkadaşlarım da var, hiç o şekilde bir muhabbet olmamış.

Eşin gereksiz sert yapmış, sıkma canını. Belki eve haftalık olarak ihtiyaçların karşılanması için para bırakabilirsin veya alışverişe birlikte gidebilirsiniz.

Öncelikle allah yardımcınız olsun. torununa bakmak için para istemeleri biraz garip olmuş. zaten o istemese de siz gerekli yardımları yapardınız diye düşünüyorum. ama ekmeğin, simidin parasını falan istemek gerçekten garip.

Bence biraz dişinizi sıkın çocuğunuz 2-2.5 yaşına gelince kreşler var onlara verin, böylece huzurunuz ve aile düzeniniz bozulmaz.

bu sırada eşinize anlatırken zoruna gidenin para 50-100 tl olmadığını zaten sizin evinizde olduğunu, çocuğuna baktığı için para verdiğini anlatın bence.

merhaba, sizi çok iyi anlıyorum ve çoğu noktada hak veriyorum. Öncelikle bu aile ilişkileri ile ilgili benzer bir noktada olduğumu belirteyim. Babanın eksik olduğu bu tip aile yapılarında yük erkek çocuğa bindiriliyor. Sizin durumunuzda önemli olan ilk etapta anne ve kız kardeşi ayrıştırıyor olmak. Annenin sorumluluğu pek tabii sizde. Ancak evi varsa, emekli ve sizden aldığı maaş varsa bir hayli yeterli zaten. Ekstra bir durum söz konusu olursa da zaten ailecek yardımınızı esirgemezsiniz. Ancak kız kardeş için artık bu durum geçerli değil. Eşinizi de bu yönde telkin edebilirsiniz. Onu bu rahata alıştırırsak iş hayatına başlayamaz, başlarsa zorluk yaşar gibi vs. Bu arada kayınvalidenizin de size karşı aşırı iyi hallerini fazla ciddiye almamanızı tavsiye ederim. En kısa zamanda çözülmesi dileğiyle :)

Torununa bakmak için para almaları neden garip geliyor anlamıyorum?

Ortada bir emek var. Emeği karşılıksız bırakmaya çok alışık olduğumuz için mi garip geliyor?

Benim annem de kabul etmez bunu. Ama ben de, çok büyük emek harcayan tarafı, benim annem olmasa bile, bir şekilde karşılıksız bırakamam. Bu bazılarında direkt olarak parayla olur. Bazılarında büyük bir hediyeyle olur, bazılarında başka bir şeyle olur. Ama emeği karşılıksız bırakamam.

o kadını boşa ve aileden uzaklaş. seni bir güzel sömürüyorlar. para ile çocuk bakan nine mi olur yahu? çok seviyormuş, sevse ne olacak. parana hizmet etmeye çalışıyor işte.

eşini de tek celsede sildim kusura bakma. bunlar ileride sana çok sorun yaratır.

Böyle yaşanmaz diyenlere katılıyorum. İşten ayrılın ve çocuğa siz bakın. Şu strese değmez gerçekten. Zaten kira da ödemiyormuşsunuz çok ciddi bir sıkıntı yaşamazsınız diye düşünüyorum. En azından kafanız rahat olur. Ben olsam o kayınvalideyi bir daha eve bile sokmazdım sabırlı insanmışsınız.

Kayınvalidenizin çocuğa parayla bakması en başta enteresan olan. Beni anneannem büyüttü. Annemle babamın işyeri uzak olduğu için hafta içi anneannemle kalır, haftasonları eve giderdim. Annemle babam benim mutfak masraflarım için anneanneme para bırakırlardı ama parası bitince anneannemin bir kere de bunu dile getirip de para istemediğini, bir şekilde yetirmeye çalıştığını babam hala daha söyler.

Ama bu kadar çok şey ödemeye gönüllü olduktan sonra sadece simit parasına takılmanız eşinizin buna tepki göstermesinden daha abes derim...

duyuruda ne zaman "toruna bakma karşılığı para" konusu olsa bunu ilk defa duyuyorum öyle şey mi olur, cevapları geliyor
bakalım kaç duyuru daha ilk defa duyuyorum denecek.

burası ki yaşı 20 olup aileyle kalana ezik gözüyle bakar, hemen ev tut, çık çık çık çabuk birey ol hayatını yaşa...
ama 25 oldun evlendin, çocuk oldu..anane/babane değil mi eşşek gibi bakacak. para da almayacak.
sizi nalıncı keserleri sizi!

yine maaş 1200 lira desen, ooooov o parayla geçinilir mi ? emek sömürüsü hep bu ülke...diye cırlayan duyurucular, tüm gün mesaili çalışan kadına para verilince..ama o babanne parasız bakması lazım.. kardeşim bakmıyorlar artık. zira düzenli maaş olmasa bile illa bakan (hele erkek annesiyse) maddi beklentiye giriyor çünkü 1200 liraya geçinilmiyor. bitti. o ne ki hiç torun baktırmadığı halde annenin tüm faturaları ödeyen bi dolu erkek çocuk var. eşinle evlenirken zaten tek erkek çocuktu, biliyordun. hiç demedin mi "ben ömür boyu annenin faturası öderim/ödemem" diye. demedin. niye çünkü evlenirken sadece pembe pembe hayaller kuruyorsunuz.
sevgili heee,
sinirden deliye filan dönmeyeceksin.
evlilik, bu ülkede böyle bir şey.
kadın düzenli para isteyebilir, evet tuhaf geliyor ama bakıcı + ev temizleyen yemek yapan birine ayda zaten 2 bin lira rahat verirsin. üstelik bir de güvenemezsin.
kaynanana da düzenli para + fatura olarak daha fazlasını vermiyorsundur hatta daha az veriyorsundur o yüzden + simit parasını da ver.
kusura bakma ama çocuk yaparken bunları hesaba katacaktın. dahası yarın okula da gitse o çocuğu okuldan karşılayacak önüne 1 kap yemek koyacak birisi yine gerekecek..sabah 8 de okula yolladın çocuğu yarım günse 1 olmadan tüm günse 4 olmadan geliyorlar. kim verecek bu çocuğun yemeğini? yine kaynanan. sen kaçta evde oluyorsun? 6, 7... ?
kayınvalide bakmasaydı, ne yapacaktınız?

hiç delirme, boşuna stres yapıp herkesi de germe.
ha çok mu çözümsüz..istifa et otur çocuğuna bak.
arabayı da eşin düşünsün.

işten çık çocuğuna kendin bak olayı dahada çıkmaza sürükler gibi geliyor.
çünkü annesi çocuk bakmasa da yardım ediyoruz.
sinirlendiğim şey yüzsüzlük yapmalarıydı aslında.

torununa bakıyor diye para mı alıyor, benim annem de torunlarına bakıyor ama kimseden beş kuruş istediği yok, zevkle şevkle bakıyor ayrıca,

eger kariyerinize devam etmeyi dusunuyorsaniz, sakin isten cikip cocuk bakmayin. gerekirse maasinizin tamamini verin annesine ama isten bir kere cikarsaniz turkiye'nin su anki sartlarinda uc sene sonra is bulmaniz ya da dogru duzgun bir is bulmaniz cok cok zor. kres ve bakiciya verilen para aslinda kariyerinize yaptiginiz bir yatirim.

bakmayacaksan niye dogurdun kisimlarini sallayamiyorum, kimse cocuk yapmasin o zaman.

eger krese verirsen de bu insanlar sizden para isteyecek bence kesinlikle. yine de, kres bir cocugun gelisimi icin babaannenin bakimindan daha iyidir hele de 3 yasindan sonra.

aile iliskileri hele hele de kocanin kafa yapisi sorunlu epey. cok ciddi ve stratejik ilerlemen lazim, bir anda kotu geline donusursun ve belli ki kocan bir aile oldugunuzun ve onceligin aileniz oldugunun farkinda degil.
ayrica, kim ne derse desin 50 liranin lafini etmelerine bozulduysan bozulmussundur, insanlarin duygularini hakli haksiz diye hice saymak sacma, kocaniz da aklini basina alip haklisin hayatim biraz garip olmus ama ne yapalim cocugumuza bakiyor demek yerine sacma sapan cevap vermeseymis.

Ne yaparsaniz yapin kesinlikle isinizden cikmayin. Hem is bulmak zor hem de bir kadinin ruhsal ve fiziksel guvenligi acisindan ekonomik olarak bagimsiz olmasi cok onemli.

bence kadının çocuğunuza bakmak gibi bir zorunluluğu yok, ilk önce bunu düşünün.
ikincisi sizinde karşı tarafında hataları mevcut.

sizin hatanız şu; madem para canlısı biri ve bakıcıdan daha iyi bir alternatif, tatminkar bir para ödeyin zaten bir daha sesi çıkmayacaktır. sizde olayı ucuza kapatmaya çalışıyorsunuz gibi geldi bana.

kaynananızın hatası ise isteklerini parça parça sunmak. sizde meblağ yükseldikçe çıkarcılık ettiğini düşündünüz haliyle. bence kaynananızın size masrafı bakıcı parasını geçmediği sürece bir şey demeyin.

Kendini bir kere hayatta bebeğe yardım edecek kimsesi olmayan bir insanın yerine koy. Hatta deneme yap, 24 saat boyunca kimseye vermeden çocuğa bir kendin bak. Çocuğa bakmak için kariyerinden vazgeçtiğini, veya çocuğunu sapık mı manyak mı pis mi kültürsüz mü olduğunu bilmediğin insanlara bırakmak zorunda olduğunu hayal et.
Haksızsın. Hem de çok haksızsın. Kayınvalide istemeden 50-100 nakit bırakmalıydın evde.
Kadının maaşı kendine. Onun maaşı var diye 50 100 lirayı sakınmaya hakkın yok.

Toruna veya ailedeki hastaya, yaşlıya bakmak mecburiyetinde değil annelerimiz. Tamamen bize öğretilmiş sosyal roller bunlar. Ha kendi de istiyordur misler gibi bakar, ama bu orda örtülü bir emek olduğu ve bu emeğin bir karşılığı olduğu gerçeğini değiştirmez. O karşılığı ister maddi ister manevi, isterseniz her ikisi şeklinde ortaya koymalısınız. Hakkaniyetli olan budur.

eşinizin size reaksiyonu ile kızkardeşin tavırları tamamen faul. Bu iki konuda haklısınız.

Bence olay tamamen çok fazla dip dibe olmanızdan kaynaklanıyor şu an. Çok zor bu tarz geçiş dönemlerinde cümbür cemaat yaşamak.

shogun: total war - the mongol invasion

age of empires

rise of nations

Attila total war

www.reddit.com

civilization V

lermontov - zamanımızın bir kahramanı

Tolstoy, puşkin, çehov, turgenyev? Ve daha nicesi. Seç seçebilirsen.

bulgakov - usta ile margarita

Bulgakov- genç bir doktorun anıları

yevgeni onegin.

bilimkurgu okursanız bogdanov'un kızıl yıldız'ı.

gonçarov'dan da oblomov.

vladimir nabokov - lolita

bilim kurgu seviyorsan arkadi-boris strugatski (iki kardeş)

ivan ilyiç'in ölümü, kreutzer sonat.

Platonov ve Makanin

valla adını çıkaramadım ama bu adamla plato film'de tanışmıştım 2004-5 gibi. boktan bir dizi çekmişlerdi buna, yanında da bir ekürisi vardı. dizi iki bölüm ya yayınlandı ya yayınlanmadı kaldırdılar. sinir bozucu derecede deli bir adamdı, ön gösterimde sinan çetin dahil herkes yaka silkiyordu.

ekürisi kimdi hocam?

adamın adı yoğurtçu yaşar'mış.

güzel ama abartıldığı kadar değil, bu kadar oscar adaylığı alacak kadar hiç değil. sanki ödül almak için yapılmış bir film gibi, şimdiki gidişat da bu konuda başarılı olduğunu gösteriyor.

sinematografisinin aşmış olması. sinema her şeyden önce görsel bir sanat olduğu için en büyük beğenme sebebim buydu.

cuaron gibi bir yönetmenin, çocukluğunun geçtiği meksika'dan siyasi olayları arka plan olarak kullanarak bir kesit sunması. edebiyat ve sinemanın insana sunduğu en büyük lüks. 70lerin meksikası hakkında netflix hesabım sayesinde 2 saat gibi bir sürede bir fikir edinebildim.

orijinal karakterlerin olması.

valla kişisel top 50'me bile almayabilirim ama 2018'de izlediğim en iyi 10 filmden biriydi. film 1970 mexico city'sinde geçiyor ve dönemin sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel özellikleri çok ön planda. o dönemde orada yaşamadığımız için referansların çoğunu anlamıyoruz. hikaye de hayli minimal. benim en beğendiğim yanı teknik yönetmenlik kısmı, sinematografisi, prodüksiyona gösterilen emek vs. oldu.

Çok iyi.

Gayet iyi bir film. Her gün güzel film çıkmıyor, bırakın abartsınlar ama yine de abarttıkları kadar yok.

20 sene sonra klasik olur yazın kenara.
Ama benim hiç tarzım değildi o ayrı.

muazzam bir hayatta kalma hikayesi.

kuru cilt, krem kullanıyoruz.

cilt yağlı ise de dökülme olabilir. öyleyse peeling+nemlendirici krem çözüm olabilir.

Peeling + nemlendirici +1

Sıkıntı seboreik dermatit olabilir kontrol edilmeli.

kışın bende de oluyor, özellikle alın ve burun bölgesinde. vazelin sürüyorum.

tr.oriflame.com bunlardan alıp yüz temizleme kremleri ile kullanıyorsun duşta. gıcır gıcır temizlenir bişeyin kalmaz. her gün kullanabilirsin.

dermatit muhtemelen, bir cildiyeye görünün.

vidoco filmi geldi aklıma ama istediğin gibi sayımaz

28 gün sonra
www.imdb.com

istediğin gibi sayılır mı bilemedim.

benim istediğim daha çok tarihi bi film. post apokaliptik vs. değil.

www.imdb.com

black death

neredeyse tamamen vebayı anlatıyor ama başyapıt bekleme. yine de izleniyor.

The physician

Eskiden çok olurdu, iş hayatına başladıktan sonra tek düşüncem "akşam olsa da yatsak"

geliyordu. Çıldırdım rahatladım.

ölüm korkusu olabilir mi?

Eskiden daha çok olurdu.
Şimdi ara ara geliyor aklıma hemen başka şeyler düşünmeye başlayıp atıyorum kafamdan.
Böyle şeyler beni korkutuyor.

olmuyorum hatta hiçbir şey beni çıldırtmaz gibi geliyor. (çıldırmaktan kasıt, bildiğimiz medikal anlamda delirmekse)

Oluyor, yalnız kaldığım zamanlarda daha çok oluyor hatta, en yakın dün gece oldu.

olmuyorum. böyle şeyleri kafaya takanlar çocukça geliyor

Sürekli oluyor

oluyor. düşünmemeye çalışıyorum. yoksa gerçekten çıldırırdım.

hepimiz olucez dusuncesi geliyor arada. Oyle cildiracak gibi degil ama.

olmuyor.
şu gezegenden milyarlarca canlı gelip geçmiş.
biz de onlardan biriyiz işte.
pek bir önemimiz yok esasında. hele ki kozmik ölçekte baktığımız zaman çok daha berraklaşıyor bu manzara.
haliyle, çokta kasmamamk lazım.
gülelim, eğlenelip; çevremize olabildiği kadar pozitif katkı yapalım ve zamanımız gelince de... mortingen şıtrayze!

zamanın hızı, erken yasta olmesem bile olme zamanımın cok hızlı gelecek olması, tum bunların yanında yarın olme ihtimalinin de varlıgı, bunların hepsini dusununce cıldıracak gibi oluyorum.

ozellikle zamanın hızı moralimi cok bozuyor.

ölme korkusundan söz etmedim.

hiçbiri umurumda değil ama 3 diyeyim. belki %1 falan daha iyi hissederim. diğer ikisini okurken boş boş ekrana baktım.

hiçbiri umurumda değil +1

2'yi seçer yolumu bulurum. gizli hesaplara bakmak için para verecek bi sürü ezik stalker var. yoksa hiç biri umurumda değil seçeneklerin.

1 ve 2 çok lüzumsuz olur benim için.
Geriye sadece 3 kalıyor.
Zaten hiç fotojenik olmadığım için işime de yarar.

hiçbiri gerçektenden umrumda değil.
ama maksat işin görülsün, 1 diyorum.

1. Hiç öyle dışarda oturma adetim yok. Varsa da boş yer olmayan yeri beklemediğim için boş bu seçenek benim için.
2. Evli barklı adamım, lisede yapıyorduk bunu. Geç.
3. Foto çekilmekten hoşlanmam bunu da geç.

Nazilerin zamanında yahudileri ayırmak icin zorunlu kıldığı kıyafet üzerine Davud'un yıldızının dikilmesi uygulamasından bahsediyor.

Mobildeyim editleyemiyorum: encyclopedia.ushmm.org

"Çok şanslıyım çünkü burada(hollywood) bir yıldızım var, elbisemde dikili değil."

www.salom.com.tr

antisemitizm suçları 2016'dan bu yana %57 arttı. bana yıldız verdiğiniz için çok şanslıyım. giysime de dikilebilirdi.

aşağı yukarı böyle bir şey diyor. giysiye yıldız dikilmesi yukarıda açıklanmış.

yıpratmaz, alabileceğin bir önlem yok

telefonun kasılması cpu'ya zarar vermez. ayrıca hayvan hayvan oyunlar yüklemedikçe günümüz telefonları netflix'le, spotify'la falan kasılmaz merak etme. çok tuhaf bir şeye takılmışsın. aklıma halı eskimesin diye kimseyi halıya bastırmayan nejat uygur tiplemesi geldi.

Yıpratacak bir durum söz konusu değil gönül rahatlığıyla kullanın.

siz yıpratmasanız bile zamanla otomatik gelecek olan yazılım güncellemeleri yıpratacak zaten. çatır çatır kullanın, hakkını verin telefonun.

En ufak bir yıpratma olmaz. Eğer bataryanı yıpratmak istemiyorsan altın kural 40-80'dir. %100'e şarj etme, %40'dan aşağı da çok inme.

Ayda 1 kere de bataryanı tamamen boşalt. 2 saat elektriksiz bırak. Sonra şarj et.

telefonun yipranmasi ne demek oluyor? hareketli bir aksam mi var icinde de asinma olacak yipranacak?

O telefon eskiyene kadar zaten yensini almak zorunda bırakılacaksın. O nedenle kasma hiç, kullan yardır.

Elektronik bir devre söz konusu.
Devre elemanlarının kalitesi; cihazın yoğun, yüksek ısıda kullanımı vb nedenlerle zaman içerisinde bir bozulma olması teknik olarak mümkün.

Da teknolojinin geldiği şu noktada o uygulamalar sizin cihaza çıtır çerez.
O cihazın teknik ömrü bitene kadar zaten teknolojisi geçmiş olur. O nedenle cihazın hakkını vermek en iyisi.

Cihazı nem'den koruyun, yaz sıcağında güneşin altında bırakmayın (ben bıraktım güzel olmuyor) kafi